Bilgi Arşivi

Hikaye Nedir? Kısaca Türk Edebiyatında Hikaye

Hikaye Nedir? Kısaca Türk Edebiyatında Hikaye. Yaşanmış ya da yaşanabilecek şekilde tasarlanmış olayları kişilere bağlı olarak belli bir yer ve zaman içinde anlatan türe hikâye denir. Dünya edebiyatında hikâye türünün ilk örneği, İtalyan yazar Boccaccio’nun (Bokaçyo) Decameron Hikâyeleri kabul edilir.

Hikaye Nedir?

Yaşanmış ya da yaşanabilecek şekilde tasarlanmış olayları kişilere bağlı olarak belli bir yer ve zaman içinde anlatan türe hikâye diyoruz. Edebiyatımızda hikaye örnekleri Tanzimat Dönemi’nden itibaren verilmeye başlanmıştır. Tanzimat’tan sonra Edebiyatıcedide Dönemi’nde de tekniğin güçlü olduğu hikâyeler yazılmıştır. Millî Edebiyat Dönemi’nde ise sanatçılar millî kaynaklara yönelmişler; millî tarihi, Anadolu’nun sosyal hayatından konuları hikâyelerde ele almışlardır.


Kısaca Türk Edebiyatında Hikaye

Hikâye, Türk edebiyatında Tanzimat Dönemi’nde Batı’dan girmiş ve bu türün ilk örnekleri bu dönemde yazılmaya başlanmıştır. Edebiyatımızdaki ilk yerli hikâye örnekleri Ahmet Mithat Efendi’nin yazdığı Letâif-i Rivâyât ve Kıssadan Hisse’dir. (1870)

Batılı anlamda ilk hikâye Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı eseridir. Türk edebiyatında Ömer Seyfettin Maupassant (Mupason) tarzı hikâyenin, Sait Faik Abasıyanık da Çehov tarzı hikâyenin öncüsü kabul edilir.


Hikayenin Unsurları Nelerdir?

OLAY: Hikâyede üzerinde söz söylenen yaşantı ya da durumdur

→ KİŞİLER: Olayın oluşmasında etkili olan ya da olayı yaşayan insanlardır.

→ YER: Olayın yaşandığı çevre veya mekândır.

→ ZAMAN: Olayın yaşandığı dönem, an mevsim ya da gündür.

→ DİL VE ANLATIM: Hikâyenin dili açık, akıcı ve günlük konuşma dilinden farklı olarak, etkili sözcük, deyim atasözü ve tamlamalarla zenginleştirilmiş güzel bir dil olmalıdır.

Anlatım ise iki şekilde olur:

Hikâye kahramanlarından birinin ağzından yapılan anlatım yani “hikâyede birinci kişili anlatım” diğer adıyla kahraman anlatıcının bakış açısı yazarın ağzından yapılan anlatım yani anlatılanlar “hikâyede üçüncü kişili anlatım” şeklinde olur.


Hikayede Plan

Hikâyenin planı da diğer yazı türlerinde olduğu gibi üç bölümden oluşur; ancak bu bölümlerin adları farklıdır. Bunlar:

→ SERİM: Hikâyenin giriş bölümüdür. Bu bölümde olayın geçtiği çevre, kişiler tanıtılarak ana olaya giriş yapılır.

→ DÜĞÜM: Hikâyenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür.

→ ÇÖZÜM: Hikâyenin sonuç bölümü olup merakın bir sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür.

Ancak bütün hikâyelerde bu plân uygulanmaz, bazı öykülerde başlangıç ve sonuç bölümü yoktur. Bu bölümler okuyucu tarafından tamamlanır.

a) Kahraman Anlatıcı Bakış Açısı: Bu bakış açısında anlatıcı, eserin kişilerinden biridir.

b) Gözlemci Anlatıcı Bakış Açısı: Gözlemci anlatıcı olayların akışını etkilemez, yalnızca bir aktarıcıdır. Amacı okuyucunun anlatılanları daha iyi anlamasını sağlamaktır.

c) İlahi Anlatıcı Bakış Açısı: Anlatıcının her şeyi bilip her şeye hâkim olduğu bakış açısıdır. Anlatıcı, kahramanların zihinlerine ve iç dünyalarına girer.

1) Hakim Bakış Açılı Üçüncü Tekil (O) Anlatıcı (İlahi = Tanrısal bakış açısı):

Yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak olan her şeyi bilir, görür ve duyar. Kahramanların gönlü veya kafasından geçenleri okumaya kadar uzanır. Anlatıcı, anlattığı olayların dışında durur, gören durumundadır. Üçüncü tekil şahıs ağzıyla konuşur. Yazarın dilini kullanır ve bu sebeple ona “yazar-anlatıcı” da denilir. Zaman zaman okuyucu ile diyaloga girmekten, onlarla sohbet etmekten ve onlara yol göstermekten geri durmazlar.” İlahî bakış açısı, destandan romana geçmiş bir yöntemdir.

Örnek Metin-1

“Küçük Hasan hiçbir şey düşünmeden ilerliyordu. Ne evde kendisinin dönmesini bekleyen iki küçük kardeşi ne de dört saat uzaktaki nahiye merkezinde hizmetçilik yapan anası bu anda aklında değildi. Ayranını satıp satamayacağını da düşünmüyordu.

Kafasında yalnız bir şey vardı: Bu yolu tekrar yürümek, geri dönmek mecburiyeti…Uzun bir ağlamanın sonundaymış gibi içini çekti. Maşrapayı tuttuğu sol elinin çatlaklarla örtülü üst tarafı ile burnunu sildi. Gözlerini ileri çevirince istasyona yaklaştığını gördü…” (Sabahattin Ali, Ayran)

2) Kahraman Bakış Açılı Birinci Tekil (Ben) Anlatıcı:

Kahramanlardan birisidir. Bu anlatıcı, aynı zamanda olay örgüsünün bütün yükünü üstlenen asıl kahraman olabileceği gibi, daha da geri planda yer almış kahramanlardan biri de olabilir. Bir insanın sahip olduğu veya olabileceği bilme, görme, duyma, yaşama imkanları ile sınırlıdır. Her zaman kendi yaşadıkları, bildikleri, duydukları ve hissettiklerini öne çıkarır. Kahraman anlatıcının söz konusu olduğu roman ve hikayeler, çoğunlukla “otobiyografik” karakterlidir. Kahraman anlatıcı, kendi dil ve üslubunu kullanır ve birinci tekil şahıs ağzıyla konuşur.

Okuyucu ile daha sıcak, samimi ve inandırıcı bir diyalog kurmasıyla okuyucuya daha yakındır. Özellikle eserin hatıra defteri, günlük, mektup tarzında kaleme alınması, bu etkiyi daha çok güçlendirir.

Örnek Metin-1

“Balkondaki birlikteliğimiz ayrılığı besliyordu kuşkusuz. Susuyorduk. Dalıp gitmeler, birbirimize doğru eriyip akarcasına gülümsemeler, kirpik düşürüp kaş kaldırmalar sözlerden daha anlamlıydı…
Çay içmiş miydik o gün, bilmiyorum. Birkaç dakika, saat, gün ya da yıl sonra ben ayağa kalkmıştım. Gidiyordum. Dudaklarımın kenarında bir bilmeceyi çözememenin sıkıntısı. Balkondan salona, salondan antreye, kapıya ve merdivenlere yürüdüğümü anımsamıyorum. Yürümemişimdir belki, balkon kuşları gibi uçmuş gitmişimdir tek başıma. Gökyüzünün rengine dönüşe dönüşe gözden yiterken bakmışsındır arkamdan…

3)Gözlemci Bakış Açılı (Ben veya O) Anlatıcı:

Anlatıcı, dış dünyada olup bitenleri, sadece gözlemek/izlemekle yetinir. İkinci aşamada da gözlemlerini tarafsız bir gözle okuyucuya nakleder. Bir “yansıtıcı” konumundadır. Çok daha az bilgilidir. Onun bilme, görme, duyma yetenekleri geçmiş ve geleceğe uzanmadığı gibi, kahramanların ruh hallerine de yetişemez. Hem üçüncü tekil hem de birinci tekil olabilir. Anlatıcının bakış açısı sınırları ve anlattıkları karşısındaki tutumuna dikkat etmek zorundadır.

Örnek Metin

“Bu Nihat eskiden böyle değilmiş. Annesi de böyle değilmiş söylediklerine göre, dokunsan kırılacak türden, dağlalesi gibi incecik bir kadınmış. İşte, pazaryerine bakan o geniş avlulu evde yaşarken babaları olacak adam günün birinde birdenbire bırakıp gitmiş bunları. .

Neden gitmiş bilmiyorum, bana işin bu yanını hiç anlatmadılar. Konu buraya gelip dayandığında, hüzünlü hüzünlü çalkalanan büyük bir iştahla o evin bulunduğu yöne doğru bakarak hep kadının güzelliğinden söz ettiler daha doğrusu. Güzelliğinin yanı sıra, melekler kadar iyi oluşundan söz ettiler sonra; dürüstlüğünden, sessizliğinden ve kibarlığından söz ettiler.

Öyle ki, sonunda, adam sanki kadının bu özelliklerine dayanamayıp kaçmış gibi oldu benim gözümde. Ne bileyim, belki de gerçekten öyledir; gün gelmiş, bir kadının bu kadar iyi, bu kadar dürüst ve kibar oluşuna dayanamamıştır. Dayanamayınca da, ulan iyiliğin bu kadar da fazla be, bu kadarı da fazla, diye almış başını çekip gitmiştir.


Hikaye Türleri Nelerdir?

Durum ( Kesit ) Hikayesi:

• Bir olayı değil günlük yaşamın herhangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz
• Belli bir sonucu da yoktur.
• Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir.
• Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır.
• Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için “Çehov Tarzı Hikaye” de denir.
• Bizdeki en güçlü temsilcileri: Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra’dır

Olay öyküsü “Maupassant tarzı öykü

• Bu tarz öykülere “klasik vak’a öyküsü” de denir.
• Bu tür öykülerde olaylar zinciri, kişi, zaman, yer öğesine bağlıdır.
• Olaylar serim, düğüm, çözüm sırasına uygun olarak anlatılır.
• Olay, zamana göre mantıklı bir sıralama ile verilir, düğüm bölümünde oluşan merak, çözüm bölümünde giderilir.
• Bu teknik, Fransız sanatçı Guy de Maupassant (Guy dö Mopasan) tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere “Maupassant tarzı öykü” de denir.
• Türk edebiyatında bu tarz öykücülüğün en büyük temsilcisi Ömer Seyfettin’dir. Ayrıca Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Necati Cumalı, Talip Apaydın da olay türü öykücülüğünün temsilcileri arasındadır. .

Durum Hikayesi Örneği:

O güneşli sabahta ekmek kızartma makinesinin ‘çinnn’ sesini duymayı beklerken kahvemden bir yudum aldım. Kahve bu sefer biraz fazla sert olmuştu. Ya elimin ayarı yok ya da ağzımın diye düşündüm. Böyle bir sabahta herhangi bir şeyin bana tatlı gelmesini beklemiyordum zaten.

Parıl parıl güneş bile yokluğunun karanlığını silmeye yetmedi. Onu aramaya işte o an karar verdim. Telefonu elime aldım ve hafızamdan hiçbir zaman silinmeyeceğine inandığım o tanıdık numarayı tuşladım.

Olay hikayesi örneği:

Sabah çalan saatin sesiyle uyandım. Bugün büyük gündü. Kız kardeşimin evleneceği ve yuvadan uçacağı gün gelmişti. Alarmı kapatıp hemen hazırlanmaya başladım. Yapılacaklar listesini buz dolabının üzerinden kapıp aşağı kata indim.

-Anne, babaa.. Ben kıyafetimi terziden almaya gidiyorum. Görüşürüz…
– Tamam canım gelirken nikah şekerlerini de almayı unu…

Annem daha cümlesini bitirmeden kapıyı kapatıp çıkmıştım bile. Ben bu kadar heyecanlıysam bizim küçük gelinimiz ne haldeydi acaba. Terziden hızla kıyafetlerimi aldım ve şekerlemeciye geçtim. Nikah şekerleri hazırdı ve mükemmel görünüyorlardı. Hemen açıp bir tanesinin tadına baktım.


İlginizi Çekebilir  👇

👉 Masal ve Hikaye Arasındaki Farklar Nelerdir?

👉 Öğrenci Gündemi’ ni İnstagram’dan Takip Etmek İçin Tıklayınız

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu