Gündem

Kamu Kurumlarında Görülmeye Başlayan Hastalık Çeşitleri

Bütün organizasyonlar gibi kamu kurum ve kuruluşları da zaman içerisinde doğal yaşlanmadan ya da enfeksiyona bağlı olarak hastalığa yakalanabilir. Hastalık sonucunda ise ya etkin bir tedavi ile hastalıktan kurtulur ya da iyice yatağa bağlı hale gelebilir. Daha önce bu köşede kamusal hastalıklardan bahsederek çarelerini izaha çalışmıştık. Bugünkü yazımızda ise konuya farklı bir boyut getirmeye çalışacağız.

Canlılar gibi kamu kurumları da hastalanabilir

Canlılar gibi kamu kurumları da zaman içerisinde hastalıklara yakalanabilir. Herhalde önemli olan kurumların öncelikle hastalığa yakalanıp yakalanmadığının tespiti ile hastalık teşhisinin sağlıklı konulması olsa gerektir. Aksi takdirde antibiyotik tedavisi yerine aspirinle geçiştirilmeye çalışılarak uzuv kayıplarına yol açılabilir ya da ölüm vaki olabilir.

Bu zaviyeden bakıldığında bazı kamu kurumları zamanın ruhunu iyi okumak suretiyle zaman içerisinde kendisini yenileyerek ya da küçük hastalıkların teşhisini iyi koyup etkin bir tedaviyle hayatiyetini devam ettirirler. Ancak, bunları bekleyen en sıkıntılı şey ise dışardan enfeksiyon kapmaktır. Bir de enfeksiyonla kalmayıp yanlış teşhis ve tedaviye tabi tutulursa bu durumunda ölümcül sonuçları olabilmektedir.


Kamu kurumlarında görülen işlev kaybı ya da obezite hastalığı

Kamu kurumlarını bekleyen bir başka sıkıntı ise işlev kaybı ve obezitedir. Kamu kurumları da zaman içerisinde zamanın ruhunu kaçırarak kendilerini yenilemez, ilk kurulduğu gündeki misyonunu devam ettirmeye çalışırlarsa yaşlanma ve işlevsizleşme hızlı gerçekleşir. Burada aynı hastalıkta olduğu gibi işlev kaybı ve arkasından ölüm vaki olmaktadır. Bunun için birçok kamu kurumu zaman ilerledikçe kendisini reorganizasyona tabi tutarak yenileşme yolunu seçer. Bazıları ise reorganizasyon yerine azıcık aşım ağrımaz başım düsturuyla hareket ederek bir müddet sonra kapılarına kendi elleriyle kilit vurdururlar.

Canlılarda olduğu gibi kamu kurumlarında da aşırı büyüme istediği bir müddet sonra obeziteye dönüşebilmektedir. Bazen kurum yöneticilerinin aşırı hırsları bazen de siyasilerin gereksiz müdahaleleri kurumları obez yapabilmektedir. Bu durum ise kurumları optimum büyüklüğün üzerine çıkardığı için kımıldayamaz halede getirebilmektedir. Nitekim zaman içerisinde aşırı büyüyen birçok kamu kurumu yönetilemez hale gelmiştir. Örnek vermek gerekirse birçok bakanlık zaman içerisinde önce birleştirilmiş bilahare yönetilemez hale geldiği için de tekrar ayrılmıştır. Her birleşme ve ayrışmanın maliyeti ise vatandaşın sırtına binmiştir.

Yine uzunca yıllar daire başkanlığı olarak işlevini yürüten birçok birim son dönemlerde biranda genel müdürlüğe dönüştürülmüştür. Her şey aynı olmasına rağmen bir anda daire başkanlığı genel müdürlüğe daire başkanları da genel müdüre dönüşüvermiştir. Halbuki birçok kamu kurumunda kurulan genel müdürlüklerden daha büyük daire başkanlıkları aynen işlevini yürütmeye devam etmektedir. Bu tür gereksiz büyümeler ister istemez birbirini teklemeye devam edecektir. Yani üzüm üzüme bakarak kararmaya başlamaktadır.

Başka bir örnek ise üç genel müdür yardımcısı ile yapılan işler biranda beşe, üç daire başkanlığıyla yapılan işler ise altıya çıkabilmektedir. Daire başkanı artınca şube müdürü sayısı da artmakta, bu durum ise ister istemez personel sayısını tetiklemektedir. Lafın tamamı akıllılara söylenmeyeceği için örnekleri çoğaltmaya gerek görmüyoruz.


Duruşu bozuk idarecilerin oluşturduğu kurumsal hastalıklar

Bazen bir kurumun başına getirilen bir yönetici adeta o kurumu hastalandırmaya yeter de artar bile. Bunlardan başka kimse işten anlamaz ve sürekli işi yokuşa sürerler. Bunların mutlaka dönüştürülmesi gerekmektedir. Hele bir de bu idarecinin astlarına karşı aslan, üstlerine karşı kediye dönüşmesi, bulunduğu kurumların kolonlarını iyice aşındırmaya başlar. Bunların üstlerinden gelen talimatları ne pahasına olursa olsun yapmaya çalışmaları astları adeta cendereye sokar ve bir müddet sonra kurumlarda sistem namına ne varsa hepsi yerle bir olabilir. Her defasında yok demek zorunda kalan astlar en sonunda teslim bayrağını çekmek zorunda kalırlar. Zira bir noktadan sonra yok diyenler hedef haline gelebilirler. Hele hele iş güvencesinin zayıf olduğu kamu kurumlarında astların yanlışlara direnmesi adeta imkansız hale gelebilir. Bu nedenle duruşu bozuk idareciler her zaman astlarının ve kurumlarının duruşunu bozmaya çalışırlar.

Maalesef makam ve gelecek kaygısı duruş sahibi yöneticileri her geçen gün azaltmakta olduğundan bunların yerleri ise kurumlarını alıp kurumlarını satan idareciler tarafından doldurulmaktadır. Ne pahasına olursa olsun her gelen talebi kamu kaynaklarıyla yerine getirmeye çalışan idarecilerin oluşturduğu tahribat ancak bunlar gittikten sonra yapılacak hasar tespiti incelemesiyle ortaya çıkabilir.


👉 Öğrenci Gündemi’ ni İnstagram’dan Takip Etmek İçin Tıklayınız

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu