Kimdir

Lokman Hekim Kimdir, Ne Zaman Doğdu? Lokman Hekim Hayatı ve Biyografisi

Lokman Hekim Kimdir, Ne Zaman Doğdu? Lokman Hekim Hayatı ve Biyografisi. Lokman Hekim Yüce Allah’ın ayetlerde, kendisine hikmet verdiğini bildirdiği üstün ahlaklı elçilerden biridir. Çeşitli rivayetlerden Hz. Lokman’ın uzun yaşadığına , Yemen meliki olduğuna , birçok hastalığın şifasını bilen bir hekim ve adaletle hükmeden bir hakim olduğuna dair bilgiler edinmekteyiz. Hz.Davud’la aynı zamanda yaşamıştır. İşte Lokman Hekim Hayatı ve Biyografisi

Lokman Hekim Kimdir, Ne Zaman Doğdu?

Lokman hekim, Tıp alanında Hekimlerin atası olarak bilinir. Lokman Hekim Kur’an’da ve halk efsanelerinde bahsi geçen, hikmet sahibi olduğuna inanılan kişidir. Lokman Hekim’in Hz. Davud’la aynı zamanda rivayet edilmektedir. Buradan yola çıkarsak Lokma Hekim MÖ 1010–970 arası yaşamış olabilir. Lokman ismi Kuran’da geçmekte olup 31. surenin ismi Lokman’dır.

Hz. Lokman, Yüce Allah’ın ayetlerde, kendisine hikmet verdiğini bildirdiği üstün ahlaklı elçilerden biridir. Çeşitli rivayetlerden Hz. Lokman’ın uzun yaşadığına, Yemen meliki olduğuna, birçok hastalığın şifasını bilen bir hekim ve adaletle hükmeden bir hakim olduğuna dair bilgiler edinmekteyiz. Kuran’da ise Hz. Lokman ,kendisine hüküm hikmet ve büyük bir mülk verilmiş mübarek bir insan olarak anlatılmakta ve Allah’ın belirttiği sınırları koruyan , samimi bir müslüman olarak oğluna yaptığı tebliğ ile insanlara yol göstermektedir.

Kuran’da anlatılanlara göre; Hz. Lokman , Allah’ın peygamberlerine , seçkin halis kullarına verdiği derin anlayışa sahiptir. Hz. Lokman, Allah’tan kendisine hikmet bahşedilmiş, olayların iç yüzünü tanıyıp bilme, en isabetli kararları verip sözü söyleme , en doğru şekilde hareket etme yeteneğine ulaşmış bir kişidir.


Lokman Hekim Hayatı ve Biyografisi

Bir nebî veya velî oldugu ihtilâfli; ancak çogunluğun tercihine göre hakim bir şahsiyet.

Kur’ân-i Kerîm’de Lokman adi iki yerde geçer (Lokman, 31/12,13). Kelime, ayni zamanda Mekkî bir surenin adidir. Bu sûrenin nüzul sebebi Kureyslilerin Lokman’i Hz. Peygamber (s.a.s)’e sormalarıdır.

Lokman’in adi geçen iki ayetin meâli şöyledir: “Andolsun Biz Lokman’a Allah’a şükretmesi için hikmet verdik. şükreden kimse ancak kendisi için şükretmis olur. Nankörlük eden ise, bilsin ki Allah her şeyden müstagnîdir, övülmeye lâyik olandır. Lokman, oğluna öğüt vererek. “Yavrum, Allah’a eş koşma, doğrusu eş koşmak büyük zulümdür” demişti ” (Lokman, 31/12,13). Lokman’in adi içinde geçmese de onun oğluna öğütleri devam etmektedir. Ancak arada iki ayet içinde Yüce Allah, Lokman’in öğüdündeki es koşmayı (sirk) tekit için ana-babaya iyi davranmak; yaradana şükür, ana-babaya teşekkür etmesini bilmekle beraber; eğer ana-baba Allah’a eş koşmak üzere çocuğunu körü körüne zorlarlarsa o çocuğun onlara itaat etmemesi, dünya islerinde onlarla güzelce geçinip Allah’a yönelen kimselerin yoluna uyması gerektiğini bildirmektedir (Lokman, 31/14,15). Lokman’in öğütleri söyle devam etmektedir: “Yavrum, işlediğin şey bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde, göklerde veya yerde bulunsa da, Allah onu getirip meydana kor. Doğrusu Allah Lâtif’dir, haberdar dır. Yavrum, namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve başına gelene sabret; doğrusu bunlar azmedilmeye değer islerdir. İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseyi hiç süphesiz ki sevmez. Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini de kes! Seslerin en çirkini süphesiz merkeplerin sesidir” (Lokman, 31/16-19).

Lokman suresinde geçen meâli verilen ayetlerden anlaşılmaktadir ki, bu zat bir hakimdir. Çünkü ona hikmet verilmiştir. Böyle bir hikmete ulasan kimseye gereken, o hikmete şükürdür. Aslında Yüce Allah’ın, şükür de dahil hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Ancak şükre ihtiyacı olan insandır. Çünkü Allah, şükredince nimetleri artırma vadinde bulunmuştur (ibrâhim, 14/7). Lokman, üç kere “yavrum” veya “oğlum” diye hitap ederek oğluna öğüt vermiştir. Bunlardan ilkinde Allah’a es, ortak koşmamasını öğütlemiştir. Çünkü bu, Allah’ın hakkini başkasına vermek, kulların ve bütün varlıkların yaratanına olan bu haksızlıkla onların haklarını çiğnemek, basta Yüce Allah’ın ikram ettiği, şerefli kıldığı insan olmak üzere bu varlıkları esas yaratanından başka fâni, âciz, güçsüz şeylere yönelterek onları tahkîr etmektir.

Lokman, ikinci “yavrum” hitabiyle başlayan öğüdünde, Yüce Allah’ın hardal tanesi kadar da olsa yapılan bütün iyilik ve kötülükleri gördüğünü, bildiğini ve onları ahirette değerlendireceğini anlatmıştır. Nitekim Yüce Allah, zerre miktar hayır-ser isleyenin karşılığını göreceğini bildirmektedir (ez-Zilzâl, 99/7-8). Lokman, yine oğluna hitaben üçüncü öğüdünde onun namaz kılmasını, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmesini, başına gelene sabretmesini, insanlara böbürlenip kibirlenmemesini, çalım satıp öğünmemesini, yürümesinde, konuşurken sesinde ölçülü olmasını tavsiye etmiştir.

Lokman hakkında hadislerde de bazı bilgiler bulunmaktadır. En’âm suresi’nin 82. ayetinin nüzulünde sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Bizim hangimiz nefsine zulmetmez ki…?” dediklerinde, Peygamberimiz. Bu ayetteki zulüm sizin sandığınız gibi değildir. O zulüm, sirk demektir. Lokman’in oğluna nasihat ederken, yavrum, Allah’a sirk koşma. Zira sirk en büyük zulümdür dediğini işitmediniz mi?” cevabini vermiştir. (Sahîh-i Buhârî, Tecrîd-i Sarîh, Tercemesi,

IX, 163). Lokman söyle derdi: “Yavrum, ilmi âlimlere karşı böbürlenmek, sefihlerle münazarada bulunmak ve meclislerde gösteriş yapmak için öğrenme!” (Ahmed b. Hanbel, I,190). Bu anlatım ve devamı başka bir rivayette söyle yer almaktadır: “…Ginâ göstererek ve cehalete düşerek ilmi terketme! Yavrum, meclisleri ihmal etme! Allah’ı anan bir topluluk gördüğünüde onlarla otur. Eğer âlimsen ilmin isine yarar; cahilsen onlar sana öğretirler. Umulur ki Allah onlara rahmetini lütfeder, onlarla beraber sana da ulaşır. Allah’ı anmayan bir topluluk gördüğünde onlarla oturma. Eğer âlimsen ilminin sana bir yararı olmaz; cahilsen onlar seni saptırırlar. Allah onları azabına düçar kılar, sana da onlarla beraber isabet eder” (Dârimî, Mukaddime, 34).

Yine bir hadis-i şerifde ilim-hikmet hakkında söyle denilmektedir: “Hakîm Lokman oğluna su tavsiyede bulunmuştur. Yavrum âlimlerin yanında otur ve dizlerinle onlara çok yaklaş. Çünkü Allah, gökten indirdiği yağmurla ölü toprağı dirilttiği gibi, kalbleri hikmet nûruyla diriltir”(Muvatta, ilim, 1). Lokman hakkında başka bir hadis de söyledir: “Hakim Lokman, söyle derdi: süphesiz Allah bir şeyi emânet aldığı zaman onu korur” (Ahmed b. Hanbel, II, 87).

Bu hadislerin, meselâ zulüm, hikmet, ilim gibi konularda Kur’ân-i Kerîm’deki Lokman ile ilgili ayetlerle rabitali olduğu görülmektedir.

Lokman’ın kim olduğu konusunda çeşitli görüşler vardır. ibn ishak’a göre Lokman’in nesebi [Lokman b. Bâur b. Nahor b. Tarih (Terah: Âzer)] Dördüncü. Kusakda Hz ibrahim (a.s)’in babasi Âzer’e ulasir. Vâkidî, Lokman’in isrâilogullari kadisi, Eyle ve Medyen taraflarinda yasayan, Eyle’de ölen bir kimse oldugunu zikreder. ikrime’ye göre Lokman bir nebîdir. Ancak onun bir hakim oldugunda âlimlerin ittifaki vardir (Sahih-i Buharî Tecrid-i Sarih Tercemesi, IX, 163). Vehb b. Münebbih’e göre; Lokman ibn Bâûra, Âzer neslindendir. Mukâtil’e göre ise, Hz. Eyyub (a.s)’in kizkardesinin veya teyzesinin oglu idi. Uzun müddet yasadi. Hz. Davud’a yetisti ve ondan ilim aldi. Sanat sahibi idi. Bir nebî oldugunu söyleyenler de oldu. ibn Rüsd, Tehâfüt’ünde söyledigi gibi, her nebî hakîmdir, fakat her hakim nebî degildir. Bakara sûresi’nin 269. ayetine göre Yüce Allah hikmeti istedigine verir. Kime de hikmet verilmisse ona büyük hayir lütfedilmistir. Dolayisiyle o kimsenin ilmen, amelen bunun sükrünü yerine getirmesi gerekir. Lokman için de Kur’ân’da böyle söylenmistir (Elmalili Hamdi Yazir, Hak Dini Kur’an Dili, IX, 3842-3843).

Lokman, Islâm’dan önceki Araplarda kendisinden çok bahsedilen bir sahsiyet idi. Yahudi ve Hristiyan kutsal kitaplarinda adi geçmez. Onun Âd kabilesinden veya Habesli bir köle oldugu da belirtilmistir (S.G.F. Brandon, A Dictionary of Comparative Religion, London 1970, s. 414).

Eski Arap geleneginde cahiliyye devri Insanlari bu zata Lukmânü’l-Muammer diyorlardi. Onun yedi kartalin ömrü kadar uzun yasadigina inanilirdi. Ebû Hâtim es-Sicistâni’nin “Kitâbül-Muammarîn” adli eserinde Lokman, Hizir’dan sonra uzun yasayan ikinci sahsiyet olarak yer alir. Yedi kartal ömrü bes yüz altmis yil yapsa da çesitli rivayetlerde onun bin, hatta üç bin-üç bin bes yüz yil yasadigi bile ileri sürülmüstür. Lokman’a, Nâbiga’nin siirlerinde bile rastlanir. Cahiliyye geleneginde Lokman ayni zamanda bir kahraman ve hakim bir kimse olarak da görülürdü. Bir çok macera ona isnat edilmisti. Bütün bunlar arasinda Lokman, Âd kabilesinden olmakla bu kabîleye Sodom gibi günahkârligi dolayisiyla kuraklik cezasi verildiginde, onun da dahil oldugu bazi kimseler yagmur için dua etmek üzere Mekke’ye giderler. Ancak Âdlilar orada zevk ve safâya dalip esas vazifelerini unuturlar. Hatirlatildiginda da birisi siyah bir bulut isteyiverir. Âd kabilesinin mahvi bu bulutla olur. Aslinda onlarin cezalandirilmalari Hz. Hûd’a itaatsizlikleri dolayisiyladir. Âd kavmi ile ilgili ayetlerde ve Hûd suresinde Lokman’in adi geçmez (Bernhard Heller, iA., “Lokman “, maddesi).

Lokman, Kur’ân-i Kerîm’de yer aldiktan sonra, Arapça darb-i mesel ve hikmet kitaplarindan Kasasul-Enbiyalara kadar bir çok eserlerde yer aldi. Sa’lebî (ö. 427/1035) Ârâisul-Mecâlis”inde ondan bahsederken Kur’ân’daki anlatimi baska rivayetlerle genisletir. O, Lokman’in kim oldugu konusunda yukaridaki bütün bilgileri verdikten sonra Mücâhid’in onun uzun dudakli siyahî bir köle oldugu yolundaki rivayetlerini de bunlara ekler. Ancak bu rivayeti takviye sadedinde Insanlardan Sudan’dan çikmis üç hayirli kimse arasinda, Bilâl (Habesli ?), Hz. Ömer (r.a)’in kölesi Mühecca’ ve Lokman’a (Sudan’in Misir’a yakin Nubya tarafindan) yer veren rivayeti de almaktadir. O, Lokman’in Habes’li bir marangoz, bir terzi oldugu konusundaki iddialari da aktardiktan sonra, âlimlerin onun hakim olup nebî olmadiginda ittifak ettiklerini, bu konuda ikrime’nin farkli görüse sahip oldugunu (bazilarina göre Lokman’in nebîlik ile hakimlikten birini tercihte serbest birakildigi, onun hikmeti seçtigini) belirtmektedir. O, ayrica Lokman’in nebî olmadigi; Allah’in çok tefekkür, iyi yakin ile takvâ ehli kildigi bir kul oldugu; onun Allah’i, Allah’in da onu sevdigi, ona hikmet lütfettigini açiklayan bir hadis de nakleder (Sa’lebi, Arâisul-Mecâlis, 312).

Sa’lebî, Lokman’in, dünyada sikinti çekenin refahtakinden hayirli oldugunu; dünyayi ahirete tercih edenin dünyada da, ahirette de kaybedecegini; malin sihhat, nimetin nefis temizligi gibi olmadigini; dogru söz, emaneti yerine teslim ve bos yere konusmayi terkin hikmeti dogurdugunu söyledigini nakleder. Yine onun nakline göre Lokman ogluna söyle dedi: .

“Dünya derin bir denizdir. Çoklari onda bogulmustur. O denizde senin gemin Allah’dan takvâ olsun. Binegin Allah’a imanin ve yolun Allah’a tevekkül olsun. Umulur ki kurtulursun; tamamen kurtulacagini da sanmam. Yavrum, Insanlar ibadet ve taatte her gün noksanlastiklari halde nasil olur da vadolunduklarindan korkmazlar! Yavrum! Dünyadan yetecek kadar al, ona kapilma, bu ahiretine zarar verir. Dünyadan el etek de çekme, yoksa Insanlara yük olursun. Oruç tut, bu sehvetini keser. Seni namazdan alikoyan orucu tutma, çünkü Allah’in katinda namaz oruçtan daha büyüktür… Yavrum! iyiligi ondan anlayana yap.

Nitekim koç ile kurt arasinda dostluk olmadigi gibi; iyi ile kötü arasinda da dostluk olmaz. Çekismeyi seven hakarete ugrar, kötülük olan yerlere giden töhmet altinda kalir, kötülüge yaklasan kendini kurtaramaz ve dilini tutmayan pisman olur. Yavrum! iyilerin hizmetinde bulun; fakat kötülerle dostluk kurma. Yavrum! Güvenilir kimse ol ki zengin olasin. Kalbin günah lekeleriyle dolu oldugu halde Insanlara, Allah’dan korkuyormussun gibi görünme. Yavrum, âlimlerle bir arada bulun ve onlarin dizinin dibinden ayrilma; fakat onlarla tartismaya da girme, yoksa sohbetlerinden seni mahrum ederler. Onlara bir sey sorarken nazik davran. Seni ihmal ettiklerinde onlara bikkinlik verme, yoksa senden usanirlar. Yavrum! her seyi arkani dönerek isteme ve yüzün dönük olarak da ondan uzaklasma! Zira bu, basîreti azaltir ve akli zayiflatir. Yavrum, küçükken edepli olursan, büyüdügünde faydasini görürsün! Yavrum, yolculuga çiktiginda, onu çekip götürebilecegin bir yerde olmadikça, hayvanindan emin olma; çünkü onun sirti çabuk yagir olur ve bu hakimlerin islerinden degildir. Gidecegin yere yaklastiginda da hayvanindan in ve yürü; kendinden önce onu doyur. Gecenin ilk saatlerinde yolculuga çikmaktan sakin! Sana gecenin yarisina kadar dinlenip gece yarisindan sonra yola çikmani tavsiye ederim. Sefere çikarken yanina kilicini, mest’ini, sarigini, elbiseni, su kabini, igne ve ipligini, biz’ini (saraç ignesi) al! Ayrica yaninda sana ve beraberindekilere yetecek kadar ilâç bulundur. Arkadaslarinla, Allah’a isyanin disindaki hususlarda uyum sagla ve onlara vefâ göster! Yavrum, kanaatkâr görünmekten sakin, zira bu tavrin sana gündüzleri söhret, geceleri ise süphe getirir. Yavrum, kendini unutup da Insanlara iyiligi emretme! Yoksa senin durumun, Insanlara isik verdigi halde kendisi yanarak tükenen kandile benzer! Yavrum, küçük isleri umursamazlik etme! Çünkü küçük, yarin büyüge dönüsür. Yavrum, yalan söylemekten sakin! Çünkü yalan, dînini ifsat eder, Insanlarin yaninda mürüvvetini noksanlastirir ve bu durumda da utanma duygun yok olur; degerin düser, makam ve mevkiin elden gider; küçümsenirsin, konustugun zaman sözün dinlenmez, söyledigine itibar edilemez. Bu duruma düsüldügünde de yasamanin zevki kalmaz! Yavrum, kötü huydan, sikinti vermekten, sabirsizliktan sakin! Bu hasletler karsisinda hiç bir arkadasin sana dürüst davranmaz ve seninle aralarinda dâima bir mesafe birakirlar. isini sev; sik sik karsilastigin olaylar karsisinda sabret! Insanlara karsi güzel huylu ol!

Zira huyu güzel olan, herkese güler yüz gösteren ve bunu yayginlastiran, iyiler yaninda nasîbini alir; ona karsi iyi kimseler sevgi besler, kötüler de ondan uzaklasir. Yavrum, gönlünü kederlerle ve kalbini üzüntülerle mesgul etme. Aç gözlülükten sakin. Takdire riza göster. Allah tarafindan sana verilene kanaat et ki hayatin güzellessin, gönlün sürurla dolsun ve hayattan zevk alasin. Eger dünya zenginliklerinin senin için bir araya getirilmesini istersen, Insanlarin ellerinde olanlara göz dikme! Zira peygamberleri bulunduklari mertebeye ulastiran sey Insanlarin ellerinde bulunanlara göz dikmemeleridir. Yavrum, dünya hayati kisadir. Senin oradaki ömrün ise daha da kisadir. Bu kisa ömrün de daha az bir kismi geride kalmistir. Yavrum, iyiligi ehline yap, ehil olmayana iyilik yapma; yoksa o, dünyada bosa gider, ahirette de sevabindan mahrum olursun. iktisatli ol, savurgan olma; cimrilik derecesinde mala sarilma, israfa varacak sekilde de onu dagitma! Yavrum, hikmete saril ki onunla ikram göresin, onu yücelt ki sen de üstün tutulasin. Hikmet ahlâkinin en üstünü Allah (c.c)’in dinidir. Yavrum, hasedçinin üç belirgin özelligi vardir: Giyabinda dostunu çekistirir, yaninda oldugu zaman ona yaltaklanir, o bir musibete duçar oldugunda da ona sevinir” (Sa’lebî, a.g.e., 313-315).

Lokman’la ilgili olarak sadece ogluna ögütler, hikmetli sözler, atasözleri (emsâl, durub-i emsâl) degil, kissalar da nakledildi. Bunlardan Lokman’in bir köle olarak birisine takdim edildiginde. o, diger kölelerin incirleri onun yedigini ileri sürerek efendilerini kandirmak istedikleri zaman, hep beraber sicak su içmelerini tavsiye eder. Efendileri öyle yapar, sonunda Lokman yalniz su kusarken, digerleri incir artiklarini su ile çikarmaya baslarlar. Bir gün efendisi, gelen misafiri için, Lokman’a en iyi ne varsa onu ikram etmesini söyler. O da koyun dili ve yüregi getirir. Bir baska gün yine misafir için bu defa en kötü ne varsa onu çikarmasini söylediginde ayni seyleri verdigini görünce, sebebini sorar. Lokman, iyi bir dil ve yürekten daha iyi bir sey olmadigi gibi, kötü bir dil ve yürekten de daha kötü bir sey bulunmadigi cevabini verir (Sa’lebî, ayni yer).

Lokman’a bu kissalar dolayisiyla Araplar’in Ezop’u (Aesopos) denilmis, Avrupa’da Ezop’a atfedilen bir çok nükteler Lokman’a isnat olunmustur. Batili yazarlar Lokman’la ilgili kissalarin sonraki devirlerde Ezop’unkilerden kopya edildigini ileri sürerler. Bu konuda karsilastirmalar ve örneklere de yer verip eski gelenekte Lokman, hakîm, hatta peygamber bir kimse olarak taninirken; sonraki devrede artik köle, marangoz haline sokuldugunu eklerler. Onlara göre Lokman; Bileam, Ahikar, Ezopla ayni görülmüstür. Bileam, Kitab-i Mukaddes’te geçer.

Müfessirler, seceresi Lokman b. Bâûr b. Nahor b. Tarih seklinde geçen bu zatin ibrani dilinde “bala”, Arapça “Lakama” kökleri ayni yutmak anlamina geldigi için, Kitab-i Mukaddes’teki karsiliginin Bileam oldugu kanaatine ulasmislardir (Bileam için bk. Sa’lebî, 209 vd.). Lokman, Bileam midir tartismasinda buna olumlu bakanlar yaninda karsi çikanlar; Lokman, Kur’ân ve önceki gelenekte saygi duyulan; Bileâm, Kitab-i Mukaddes ve Aggada’da nefret edilen bir kimsedir, demektedirler (bk. Belâm). Lokman’i, Roma’li Ahikar veya Yunan’in Ezop’una benzetenler, onlarin sözlerinin veya onlarla ilgili anlatimlarin benzerliklerine dayanmaktadirlar (Bernhard-N.A. Stillman,”Lokman”, Encyclopedia of islam, Leiden 1978, IV, 813).

Kaynak: Günay TÜMER-www.enfal.de


👉 Öğrenci Gündemi’ ni İnstagram’dan Takip Etmek İçin Tıklayınız

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu