Kitap

En Çok Okunan 10 Macera Kitabı

Macera kitabı yazarları başlarından geçen enteresan olayları anlatır bu olaylar normalde çok heyecan verici değildir. Yazarlar bu olayları kaleme alırken yaptığı eklemeler ve çıkarmalarla hikayenin heyecan seviyesini en üst seviyeye çıkarmaya çalışıyorlar. Kimi yazarlar ise gördüklerini, duyduklarını hayalleriyle süsleyerek ortaya gerilimi ve heyecanı bol olan eserler çıkarıyor. Bu makalemizde okurken sizleri heyecanlandıracak ve farklı dünyalara taşıyacak en iyi 10 macera kitaplarını derledik. İyi okumalar…

1- Yaşlı Adam ve Deniz:


Kübalı bir balıkçı olan Santiago 84 gündür tek bir balık bile yakalayamamıştır. Bu yüzden yardımcısı küçük Manolin bile işi bırakıp başka bir balıkçının yanına işe girmiştir. Ara ara Santiago’ya yardım etmeye gelmektedir.
Bir gün balığa çıkmaya karar verir ve sandalına atlayıp kürek çekmeye başlar ve denizin ortasına gelince oltalarını atıp beklemeye başlar. Belli bir süre sonra oltalardan biri gerilir. Büyük bir kılıç balığıdır oltadaki. Ne kadar çekmeye çalışsa da oltayı oynatamaz, aksine balık sandalı çekmeye başlamıştır. Günlerce balıkla mücadele eden yaşlı adam balığın ardından denizde sürüklenir. Artık ikisinin de mecali kalmamıştır. Yaşlı adam son bir gayret diye düşünür ve zıpkınını eline alır. Balık artık pes etmiştir. Balığa zıpkını saplar ve balığı sandala çeker. Fakat sandalı onu içine alacak kadar büyük olmadığından ölü, dev balık sandala takılı olduğu hâlde ilerlemeye başlar. Ama korkunç bir şey olur. Böyle denizlerde kan kokusunu alan bir köpek balığı onlara doğru yaklaşmaya başlar. Yaşlı, yorgun adam, var gücüyle köpek balığı ile mücadele eder. Elindeki aleti ile köpek balığını öldürdüğünde dev balığının bir kısmı köpek balığı tarafından yenilmiştir bile. Yaşlı adam yine de hâline şükreder ve balığın kalan kısmının da yeteceğini düşünür. Fakat ilerleyen zamanlar bu sefer iki köpek balığı birden saldırır. Yaşlı adam elindeki aletlerin de kırılması pahasına mücadele eder. Şimdi kendi hayatı da tehlikededir. İki köpek balığını da yendiğinde sandalın arkasındaki tüm hayali olan dev balık tükenmiştir. Sadece kocaman bir kemik kalmıştır. Kıyıya geldiğinde balıktan pek bir şey kalmamıştır. Bütün ustalığıyla en sonunda evine varmayı başarır ve uykuya dalar.
Sabah olduğunda limanda balıktan kalanın etrafında bir kalabalık oluşmuş, hayret içinde sandalı ve içindekini konuşmaktadırlar. Küçük Manolin yaşlı adamın evine koşar. Yaşlı adamın yanına geldiğinde, onu yaralanmış bitap görünce ağlamaya başlar.
Uyandığında kahvesini verir. Yaşlı adam beni yendiler, der kederli bir sesle. Manolin ise yaşlı adamdan daha öğrenecek çok şeyi olduğuna karar verir ve yaşlı adamın yanına işe geri döner.

2- Çanlar Kimin İçin Çalıyor:


“Bir kişi bile ölse eksilirim ben
Tüm insanlığın parçasıyım dedim ya
Sorma her seferinde
Çanlar kimin için çalıyor diye”
Robert Jordan, Amerikalı bir İspanyolca profesörü olarak İspanya iç savaşında bulunmaktadır. Savaşta köprüyü yıkmaları gerekmektedir. Bunun için dağlardaki gerillalardan destek alması gerekir.Çete Reisi Pablo’dan yardım ister. Pablo’nun karısı Pirla istemese de Pablo yardım etmeyi kabul eder. Robert, Maria adında bir kadın savaşçı görür ve aşık olur. Yol boyunca keşif için gittikleri yere kadar onların hayat hikayesini dinler.Maria, talihsizlikler sonucu buraya düşmüştür. Rabert, Pirla’ya Maria’dan etkilendiğini söyler. Onunla evleneceğini haber verir. Savaş sürmektedir. Çeteler arasında da çatışmalar sürmektedir. Dinamitlerin temini için söz veren Pablo, Robert ile kavga eder. Araları açılır. Pablo ve Robert sürtüşmeye başlar. Pablo çok kötü bir insandır. Herkese kötü davranmaktadır. Karısı bile ölmesini ister. Bu sürtüşmeler hayra alamet değildir.Pablo bir diğer çetenin elemanlarını öldürür. Dinamitlerle havaya uçurur. Ardından köprüyü havaya uçurmaları gerekir. Yaklaşan bir araba köprü üzerindeyken patlayıcılar ateşlenir. Köprü parçaları Anselmo’yu öldürür. Robert’ı sakat bırakır. Kurtulanlar olur. Robert yoluna devam edemeyecek durumdadır.Robert, Maria’nın kaçıp kurtulması için yalvarır. Esir düşmekten korkar. Onu ikna eder ve gönderir. Kendi de esir düşmemek için intihar eder. İç savaş devam ederken çete hesaplaşmaları da sürmektedir.

3- Romantika:


Bir öğretmenle öğrencisinin yasak aşkını anlattığı Ankara’da geçen bir aşk hikâyesidir. Bu Ankara masalı Eskişehir Yolu’ndan Kızılay’a, Ankara Garı’ndan, Kavaklıdere’ye, Ulus Meydanı’ndan, Altın Park’a, Gölbaşı’ndan Papazınbağı’na, Gül Bahçesi’nden Karpiç’e, Ankara Palas’tan, Eymir Gölü’ne, Atatürk Orman Çiftliği’nden Kurtuluş Parkı’na kadar Ankara’nın her yerine ulaşıyor. Kitaptaki aşk öylesine sahici ki, okurken bile iki aşığın kenetlenmiş ellerinden Ankara’nın soğuk kış akşamlarını ısıtan bir sıcaklık yayıldığını hissedebiliyorsunuz.

4- Mavi Sürgün:


1. Dünya Savaşı yıllarında ülke yapısını ve İstanbul’da Türklerin İngilizler tarafından nasıl darp edildiğini konu edinmektedir. Kitap başlıklar halinde tarihe tanıklık ettiği gibi bizleri de bu tarih içinde anlatımıyla birlikte sürüklemektedir. Yazar,  genel olarak alışveriş yaptıktan sonra poşetlerini taşıyan ve sadece kendisinin onlara güvendiğini düşünen fakir çocuklara anlatımında yer vermektedir.  Fakat olayların anlatımı esnasında bir gün kapısına polisler ve jandarmalar gelerek onu apar topar karakola götürmektedir. Karakola gittiği esnada İstiklal Mahkemesi tarafından çağrılmış olduğunu öğrenen yazarımız sonrasında ne olacağını az çok tahmin etmeye başlamaktadır. Çünkü bu mahkemede çok az insan idam edilmeden kurtarılabildiğini bilmektedir.
Mahkemeye çağrılmasının ardından tren ile Ankara’ya yolculuğu başlayan yazarımız o zaman dergideki idam edilen asker kaçakları ile ilgili yazdığı hikayelerinden dolayı mahkemeye çağrıldığını anlamaktadır. Uzun bir yolculuğun ardından Ankara’ya vardıklarında jandarmalar tarafından polis karakoluna götürülmektedirler. Karakoldaki bekleyişlerinin ardından Cebeci Hapishanesi’ ne sevk edilmelerine karar verilir ve konuşmamaları tembihlenerek yola koyulurlar.
Hapishaneye vardıklarında Cevat’ı, Zekeriya’dan ayırarak sıvası yeni yapılmış ıslak ve tavanı bile olmayan bir odaya koyarlar.  Aradan birkaç gün geçtikten sonra mahkemeye çıkarıldıklarında idam edileceklerini düşündükleri esnada kendilerine üç yıl boyunca Bodrum’da sürgün edileceklerini söylerler. Fakat sürgün için hapishaneden çıkarıldıkları esnada Zekeriya için Sinop’a sürgün edilme kararının verildiğini, Cevat için ise Bodrum’a sürülme kararının verildiği söylenmektedir.  Hükmün ardından 15-20 gün geçtikten sonra Zekeriya Sinop’a girmek üzere yola çıkarılır ve bunun ardından Cebeci’de tek başına kalan Cevat’da günlerini geçirebilmek ve ekmek parası kazanabilmek adına yazı yazmaya ve resim yapmaya başlar.  Bu esnada Zekeriya’nın Sinop’a vardığının ve orada serbest bırakıldığının haberini alan Cevat bu habere çok sevinmiş olmasına rağmen kendi için düşüncelere kapılır ve Bodrum sürgünü onu korkutmaya başlar. Bunun nedeni ise daha öncesinden Bodrum Kalesi’nden bir zindan gibi bahsedilmiş olmasıdır.

5- Silahlara Veda:


“Bir insanın vatanı için ölmesi güzel bir şey” diye yazmış. Hemingway ise Horatius’un adını anmadan şöyle diyor: “Eski çağ ozanları, vatanı için ölmenin güzel bir şey olduğunu söylemiş. Modern çağın savaşlarında ölmekse ne onur kazandırır insana ne asalet getirir; bir hiç uğruna geberir gidersin.”Birinci dünya savaşı sırasında İtalyan ordusunda ambulans sürücülüğü yapan Amerikalı Teğmen Henry ve bir İtalyan kasabasında tanıştığı İngiliz Hemşire Catherine’nin arasında filizlenen aşk ve savaşın bu iki insanın hayatını çeşitli şekillerde etkilemesini konu almaktadır.

6- Ekmek Parası:


Bu kitapta işini kaybeden bir baba, ayakkabısı olmayan çocuklar, su baskınında yıkılan bir ev, kaybolan eşyalar ve ev sahibinin karşısında bükülen boyunlarıyla anlatılan bir ailenin hikâyesine tanıklık edeceksiniz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen dünyanın en güzel ailesinin hikâyesi…
Ekmek Parası kitabının sonunda, yoksulluk içinde yaşadıkları derme çatma barakadan ayrılırken şöyle der:
“Dört gün sonra taşınıyorduk. Ardımızda, sevinçlerimizle, acı çığlıklarımızla kapkaranlık bir bahçe bırakacaktık. Kim bilir, belki de bizden sonra birileri gelecekti buraya, kazmalar, kürekler çalışacaktı, her karışında bir anımız olan bu bahçeye kocaman bir apartman dikilecekti… Belki de adını ‘Mutluluk Apartmanı’ koyacaklardı. Yo hayır, kimse bizim denli mutlu olamayacaktı burada.”

7- Halikarnas Balıkçısı (Aganta Burina Burinata):


Mahmut’un babası denizde kardeşi Davut’un ölümüne sebep olur ve oğlu Mahmut’un da denizci olmasını istemez. Oğlu Mahmut’u ayakkabıcı olan Kirpi Halil’in yanına çırak olarak verir. Dükkânda anlatılan denizle ilgili anılar Mahmut’u çok etkiler. Mahmut, okulu da sevmez. Aşık olduğu Fatma’nın babasıyla birlikte balık tutmaya başlar. Mahmut babasının uzun süre sefere çıkmasını fırsat bilerek gemilerle açık denizlere açılır. Denizin acımasızlığını ve zorluğunu görür. Babasını kaybeden Mahmut, annesini geçindirme görevini üstlenir. Bir süre sonra annesini kaybeder. Denizde yapamayan Mahmut köyüne döner. Sevdiği Fatma’yı görür. Onu kötü emellerine alet etmek isteyen balıkçıların yüzüne sıktığı kurşunla yara almış ve yüzünün yarısı parçalanmıştır. Mahmut onu bu haliyle ister ama Fatma köyü terk ederek izini kaybettirir. Mahmut köyünde ailesi zengin, güzel bir kızla evlenir. Paraya kavuşmuştur ama toprak insanı olamayacağını anlar; karısını ve zenginliği bırakır, denizlere geri döner.

8- Ayaşlı İle Kiracıları:


Ayaşlı’nın evinde bir oda tutan yazarın başından geçen olaylar anlatılmaktadır.
Apartman köylüsünden memuruna, çiftçisinden bankacısına, kumarbazından uyuşturucu ticareti yapanına kadar her sınıftan insanı içeren bir pansiyon gibidir.  Esendal, Ayaşlı’nın apartmanındaki kiralık dokuz odada sadece farklı sınıftan insanları değil, toplumdaki değişim sancılarını da anlatır. Esendal’ın sade dili sizi öylesine içine çeker ki, okudukça apartmanın loş koridorlarına yansıyan gölgeler görürsünüz: Farklı sınıftan insanların, çarpık ilişkilerin, uzayıp giden davaların, mahkeme kâğıtlarının, içkili kumar masalarının ve müdavimlerinin gölgeleri.

9- Korkma İnsancık Korkma:


Eleni, dul bir Rum kadını, kocası ölünce onun ailesinin yanında kalıp, solmaya yüz tutan kırmızı bir çiçek. Roman, Eleni’yle yetim ve öksüz yeğeni arasındaki tarifi imkânsız gibi görünen bir aşkın hikâyesini anlatıyor.Yalnızlıklarını, çaresizliklerini, sevgiye, dokunmaya, dokunulmaya olan açlıklarını birbirlerinin teninde bastıran iki sevgilinin romanı. “Böylesine uçta, bu kadar temiz bir aşk olabilir mi? İşte bunun cevabını bu romanda alacaksınız.

10- Güneş de Doğar:


Birinci Dünya Savaşı sonrası kayıp kuşağın insanlarını anlatan roman, Hemingway’in ve Paris’teki arkadaş çevresinin başından geçen olaylar üzerine kurulmuştur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu