Guzât-ı İslâm Nedir?
Guzât-ı İslâm Nedir?. Guzat (gazi) kelimesinin sözlük anlamı “hücum etmek, savaşmak, din uğrunda cihad etmek mânasına gelen gazânın (gazve) ism-i fâili olup savaşta başarı kazanan kumandanlara, hatta hükümdarlara şeref unvanı olarak verilir. Osmanlı devletinde tüm askerlere “guzât-ı İslâm” denilerek gazilik geleneği çeşitli şekillerde yüzyıllarca devam ettirilmiştir.
Guzât-ı İslâm Nedir?
Sipahiliğin babadan oğula geçmesi ve timar teşkilâtını oluşturan birime “kılıç” denilmesi tesadüfî bir adlandırma değildir. Gazilik geleneğinin devamı yeniçeri teşkilâtında daha açık olarak görülür. Bektaşî tarikatıyla mânevî ilgisinden dolayı yeniçerilere “gâziyân-ı Hacı Bektâş-ı Velî” denirdi.
Yeniçeri Ocağı âdeta gazi âdetlerinin sistemleştirilmesidir. Başlangıçta savaş esiri hıristiyan çocuklarının eğitilerek devlet hizmetine alınmaları, başlarına ak börk giydirilmesi hep bu gelenekten kaynaklanmıştır. Osmanlılar’da tahta çıkan padişaha umumiyetle bir tasavvuf büyüğü veya nakîbüleşraf, bazan da şeyhülislâm tarafından kılıç kuşatılması gazilik geleneğiyle açıklanabilir.
Aynı şekilde zafer kazanan kumandana törenle gazi çelengi takılması da doğrudan bununla ilgili bir uygulamadır. Osmanlı padişahları da bizzat katıldıkları seferlerde kazandıkları başarılar sebebiyle bazı müelliflerce gazi unvanıyla anılmışlardır. Nitekim Peçuylu İbrâhim Kanûnî Sultan Süleyman’ı bu unvanla anar (Târih, I, 18).
Ancak daha sonra bizzat sefere çıkmasalar da kazanılan zaferler dolayısıyla bu unvanla anılanlar da vardır. Meselâ 1732’de Tebriz’in alınması üzerine I. Mahmud’a, 1769’da Rus ordularının Hotin’den püskürtülmesi dolayısıyla III. Mustafa’ya gazi unvanı verilmişti. I. Abdülhamid ise Osmanlı-Avusturya-Rus savaşlarının ilk yıllarında elde edilen bazı askerî başarılardan dolayı 1788’de bir fetva ile gazi unvanını almış ve bu unvanın hutbelerde okunması için her tarafa ferman gönderilmişti (Emecen, TD, XXXIII [1982], s. 252). Bu anlayış daha sonra da devam etmiş, II. Abdülhamid Doksanüç Harbi’nden dolayı Şeyhülislâm Hayrullah Efendi’nin fetvasıyla gazi unvanını almış, tuğrasına ve devrinde basılan paralara bu unvanını koydurmuş, hutbelerde okunması için ferman çıkartmıştı. Aynı savaşta gösterdikleri kahramanlıklar dolayısıyla Plevne müdafii Osman Paşa ile Doğu Anadolu cephesi kumandanı Ahmed Muhtar Paşa’ya Sultan Abdülhamid tarafından gazi unvanı verilmiştir.
Nihayet Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra 19 Eylül 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Mustafa Kemal’e mareşal rütbesiyle birlikte gazi unvanı verilmesi de bu geleneğin bir devamıdır. Laikliğin ve soyadı kanununun kabulünden sonra bile gazi unvanının kullanımı devam etmiştir. Türkiye’de 1927’den beri her yıl düzenlenen Gazi Koşusu bu unvanla yapılmaktadır. Eski adı Gazi Eğitim Enstitüsü olan yüksek okul 1982 yılında Gazi Üniversitesi’ne dönüştürülmüştür. İstiklâl Savaşı’na katılarak İstiklâl madalyası alanlara “İstiklâl Savaşı gazisi” denmektedir. Aynı şekilde Kore ve Kıbrıs savaşlarına katılanlar da bu unvanla anılır.
Osmanlılar’da gazâ anlayışı ayrıca, Arap edebiyatındaki “megāzî” kitapları gibi “gazânâme” veya daha yaygın ifadesiyle “gazavatnâme” adı altında bir edebî türün ortaya çıkması ile de kendini gösterir. Gazâ ruhu ve gazilik Türk kültüründe derin izler bırakmış, gazi sadece unvan olarak değil isim olarak da kullanılırken bunun müennesi olan “gaziye” de kadınlara ad olarak verilmiştir. Halep Eyyûbî hükümdarının kızının adı Gaziye Hatun’dur. Kırım Hanlığı’nda gazi sıfatı aynı zamanda ad haline gelmiştir. Meşhur Kırım Hanı Gazi Giray dışında hanlık makamına geçen iki Gazi Giray Han daha vardır. Anadolu’da bugün gazi adına özellikle Alevî kesiminde sıkça rastlanır. Öte yandan şehir için de bu unvanın kullanıldığı dikkati çeker. Antep halkının İstiklâl Savaşı’nda gösterdiği kahramanlık dolayısıyla bu şehrin adına gazi sıfatının eklendiği bilinmektedir.
👉 Öğrenci Gündemi’ni Instagram’dan Takip Etmek İçin Tıklayınız