Yaşam

İnsanları Birbirinden Ayıran 11 Özellik

İnsanlar birbirine ne kadar benzerse benzesin bu 11 özelliği kesinlikle birbirinden farklıdır. Dünya üzerindeki  7,78 milyar insanın hepsi bir tanedir, bir ikincisi yoktur.

İnsan biyolojisinin derinliklerine indiğimizde, herkesin pek çok açıdan benzersiz olduğunu görürüz. Nedir bizi biricik yapan şeyler derseniz kısaca tanıtalım.

1. DNA

Her insandan tek bir tane olmasının temelinde sahip oldukları DNA’ları yatar. 2001 yılında tamamlanan İnsan Genomu Projesi, tüm insanlardaki DNA’ların % 99.9’unun ortak olduğunu ortaya çıkarttı. Böylece farklılığımızı geriye kalan yalnızca % 0.1’lik bölümün yarattığı anlaşıldı. Son on yıl içinde bu oran % 0.5 olarak düzeltildi. Yine de genomun bütünü göz önüne alındığında bu çok küçük bir orandır.

İnsan genomu yaklaşık 3.2 milyar DNA kod harflerinden oluşur. Bunun % 0.5’i yaklaşık 16 milyon harf eder. Kod 4 harften oluştuğuna göre olası kombinasyon sayısı 4 üzeri 16 milyondur. Bu da muazzam çeşitliliktir. Sonuç olarak bizimle aynı genoma sahip başka bir kişinin bulunma olasılığı 0’dır.

Bu tek yumurta ikizleri için de geçerlidir. Gebeliğin başlangıcında ikizler genetik açıdan % 100 aynı olmakla birlikte, o andan itibaren genomlar farklılaşmaya başlar ve büyüdükçe farklılaşma da artar.

Bu farklılıkların kaynağı, DNA’nın her kopyalanışında ortaya çıkan küçük değişikliklerdir. Bu süreç, kodun tek bir harfinin değişmesiyle oluşan tek nükleotid polimorfizm (SNP) ile soruçlanır.

DNA’ların yol açtığı farklılığın bir diğer nedeni de epigenetik markörlerdir. Epigenetik markörler genlerin ifade ediliş şeklini düzenler.


2. PARMAK İZİ

Herkes parmak izlerinin kişiye özel olduğunu bilir. Dolayısıyla parmak izinin şeklinin ve boyutunun genler tarafından belirlenmiş olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak gelişmekte olan fetüsün parmak izi, rahim duvarının basıncı, amniyotik sıvının akışkanlığı gibi çok ufak değişikliklerden de etkilenir.

Bu da tek yumurta ikizlerinin parmak izlerinin birbirine benzemekle birlikte, birbirinden ayırt edilebilecek kadar belirgin farklılıklar içerdiği anlamına gelir.

Adli tıbbın en önemli bilgi kaynağı olmasının dışında, kimse parmak izlerinin ne işe yaradığını bilmiyor. Son yapılan bir çalışmaya göre, yaygın görüşün aksine bunlar eldeki cismi daha sıkı kavramaya yaramaz. Çünkü sürtünmeyi arttırmak yerine azaltır.

Parmak izlerinin amacı ne olursa olsun yaşamsal bir önemi olmadığı açıktır.


3. YÜZ

Yüz, insanlara kimliğini kazandıran en belirgin özelliktir; fakat yüzüne bakıp insanları tanımak sandığımız kadar güvenilir değildir. Tek yumurta ikizlerini tartışma dışı bıraksak bile, birbirine tıpatıp benzeyen çok sayıda insan vardır. On binlerce Norveçlinin yüzünün incelendiği bir araştırmada, yüz tanıma programları, bunların % 92’sinin bir benzerinin olduğunu ortaya çıkarttı ve bunlar arasındaki farkı saptayamadı.


4. YÜRÜYÜŞ ŞEKLİ

İnsanların gerçekten birbirinden farklı bir yürüyüş tarzına sahip olup olmadığını kesin olarak bilmiyoruz, fakat 1970’li yıllardan günümüze dek yapılan çalışmalar, insanları yürüyüşlerinden tanıyabildiğimizi gösteriyor. Bu tespitlerin doğruluk payı % 90.

Yürüyüş tarzı çocukluk evresinde sürekli değişim geçirir, ama büyüme sona erdiğinde yerleşik bir hale gelir. İnsanın kendine özgü yürüyüşü, bacaklarının uzunluğu, kalçalarının genişliği gibi vücut yapısına bağlı olduğu gibi, spor yaparak bacak kaslarını geliştirip geliştirmediği gibi çevresel koşullara da bağlıdır.

İnsanların farklı bir yürüyüş şekline sahip olduğunu kolayca anlarız ama bu farkı tanımlamakta zorlanırız. İnsanlar bu farkı sözcüklerle anlatamazlar, ancak bilgisayarlar bu işi daha iyi yapar. Bunun için bilgisayar bacakların izlediği yolu belirler; kalça, diz ve ayak gibi noktasal hareketlerini izleyerek, aralarındaki ilişkiyi ölçümleyebilir.


5. KULAKLAR

İnsanlar genellikle kulak şeklinin herkeste farklı olduğunu bilmez. Oysa bir insanın iki kulağı bile birbirinden farklıdır.

Bunun nedeni hamileliğin beşinci haftasında başın iki yanındaki altı minik iki çıkıntının büyümesiyle kulakların oluşmasıdır. Büyümekte olan çıkıntılar daha sonra birbirine kaynar. İki kulağın şekli genler tarafından belirlense bile, rahim içindeki koşullar da kulakların şekillenmesinde önemli rol oynar. Kulaklar bir kez şekillendiği zaman bir daha şekil değiştirmez, yalnızca insanla birlikte büyür ve yaşlanır.

İnsanları kulaklarından tanımak için bazı bilim insanları çalışmalar yapıyor. Bir çalışmaya göre kulakları inceleyerek insanların kimliğini tespit etmek, yüz tanıma yöntemi ile aynı doğruluk payına sahip.


6. GÖZLER

Her bir gözdeki iris (gözbebeği çevresindeki renkli kısım) eşsizdir, eşi benzeri yoktur. İngiltere, ABD, Kanada gibi ülkeler, irisin bir kişinin kimliğinin tespitinde kullanılabileceğini kabul ediyor. Ancak aile bireylerinin pek çoğunda irisin görüntüsü birbirine benzer. O halde iris nasıl oluyor da kimlik tespitinde kullanılabiliyor?

Bunun yanıtı irisin yapısındaki karmaşada yatıyor. İris kasların, ligamentlerin, kan damarlarının ve pigment hücrelerinin iç içe geçtiği bir tabakadır.

İrisin rengi ve genel dokusu genetiktir; dolayısıyla aile bireylerinin göz rengi aynı olduğu gibi, insanların sağ ve sol gözlerinin irisi aynıdır. İris tarama sistemleri, irisin rengine ve dokusuna değil, beneklerine, girinti ve çıkıntılarına bakar. Bu da ligamentlerin, kasların ve pigmentlerin tam olarak nerede bulunduğunun tespit edilmesine dayanır, çünkü bunlar anne karnında genlere bağlı olarak değil, rastlantısal çevresel koşullara bağlı olarak oluşur.


7. SES

Ses bir gürültüdür; gırtlak boyunca titreşir, ağız boşluğu ve burun duvarlarına çarparak seker, damak, dil, dudaklar ve yanaklarda şekillenerek sözcükler haline getirilir. İki insanın gırtlak, ağız, burun, diş ve kas yapısı birbirinin aynı olmayacağına göre seslerin kişiye özel olması da normaldir.

Ancak insanlar istediği zaman seslerini değiştirebilirler. Bunun için yapmaları gereken şey, yüz kaslarını ve gırtlaklarını kullanarak sesin düzeyini, tonunu ve perdesini ayarlamaktır.

Şu anda piyasalarda insanları seslerinden tanıyan ses imzası sistemleri bulunuyor. Ancak bunların şifre ile desteklenmeleri gerekmektedir.


8. KOKU

İki insanın kokusu hiçbir zaman birbirinin aynısı değildir. Doğal olarak insanların tek bir kokusu yoktur; birden fazla kokuya sahiptir. Vücudumuzun köşe bucağında ve girintilerinde farklı tipte ve miktarlarda salgı bulunur ve farklı tipte bakteri barındırırlar. Bunlar da genelde kokusuz olan salgıları kokulu hale getirir.

Bugüne dek hiç kimse, insanın sahip olduğu kokuların tümünü hapsedip, kimlik tespitinde kullanmayı başaramadı. Ancak ABD hükümetinin böyle bir yöntemin geliştirilmesi için çalışmalar yaptığı biliniyor.


9. KALP ATIŞI

Her kalp farklı atar. Bunu anlamak için kulağınızı insanın göğsüne dayamanız yeterli olmaz; bunun için kalbin elektriksel impulslarını kaydetmeniz gerekir.

Elektrokardiyogram (EEG) üç doruk noktasını kaydeder: Üst odacıkların kasılmasını sağlayan impuls -P dalgası-, alt odacıkların daha şiddetli kasılmasını sağlayan QRS kompleksi, kalbin rahatlamasını sağlayan daha küçük T dalgası.

Her kalbin şekli ve büyüklüğü farklıdır; doruk noktalarının yüksekliği, uzunluğu ve aralığı kişiden kişiye değişir. Kalp hızı egzersiz veya strese bağlı olarak süratlendiği zaman doruk noktaları arasındaki aralıkların azaldığı durumlarda bile kalbin kişiye özel imzası değişmez.

Çünkü kalp atışı bilinçaltı ile kontrol edilir, değiştirilmesi olanaksızdır. Bugün bazı biyometrik şirketleri kalp atışı üzerinden kimlik tespiti için çalışmalar yapıyor.


10. BEYİN DALGALARI

İnsan doğduklarında muazzam miktarda nörona sahiptirler. Ve beyin bunların % 50’si gibi büyük bir miktarını bebeklik ve çocukluk evrelerinde budayıp atar. Bu temizlik operasyonundan sonra geriye kalan beyin her kişiye göre özel bir çalışma şekli edinir. Beynin elektriksel faaliyetini EEG ile dinlediğiniz zaman kişiden kişiye değişen farklılıkları görmeniz mümkündür.

Kanada, Saskatchewan’daki Regina Üniversitesi’nden Raman Paranjape’ın 2001 yılında yaptığı bir çalışmada alfa dalgaları denilen bir beyin faaliyetinin insanların % 40’ında farklı olduğu görüldü. Başka bir çalışmada ise gama osilasyonları denilen başka bir beyin dalgasının kuvvetinin 100 kişide tümüyle farklı olduğu anlaşıldı. Ölçüm sırasında 100 denek de nesne tanımaya yönelik standart bir teste tabi tutulmuştu.

Beyin farklılıkları hepimizin niçin farklı kişiliklere sahip olduğumuzu açıklayabilir mi? Bilim insanları buna belki yanıtını veriyor.


11. MİKROBİYOM

Bir insanın yeryüzünde kendisinden yalnızca bir tane olması, illaki kendisinin bir parçasına bağlı olmak zorunda değildir. Biricik olmanız içinizde veya üzerinizde yaşayan 100 trilyon bakteri ile ilgili olabilir. Bakteriler, sahip olduğunuz hücrelerden 1’e 10 oranında daha fazladır. Ve genetik açıdan bakteriler daha baskın olabilir. Mikroplar 3.3 milyon genden oluşurken, insanlar sadece 23.000 genden sorumludur.

İnsan vücudunda yaşayabilen 1000 tür bakterinin içinden, her birimiz yalnızca yaklaşık 150 tanesini barındırırız; bunların pek çoğu da bağırsaklarda yaşar. Ve herkesin bakteri popülasyonu farklı karakterlerden oluşur.

Eşsiz olduğumuzu unutmayalım…


👉 Öğrenci Gündemi’ ni İnstagram’dan Takip Etmek İçin Tıklayınız

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu